15 Haz 2010

ıslak

çok konuşuyorum bu aralar.tam kendime masal dünyası yaratıyorum sonra saçmalıyorum.bi kitap okuyorum şu an,kadın yazıları güçsüz oluyormuş.Yılmaz Güney demiş bunu zamanında.kadınlardan beklenen performansın üstünde yazdığını söylemiş Nezihe Meriç'in.ki kadın erkek eşitliğini savunan bi insan olduğunu da vurgulamış,o zaman kadın ya da erkek diye ayırmak gerekir mi,acaba erkeklerin cüretkarlıktan değil de söyledikleri sözlerin nereye varacağını bilmeden yazmalarından mı?ben çok severim yılmaz güney'i ama üzülürüm,böyle düşünüldüğünde.çünkü böyle bir ayrımı onu okuyuncaya kadar düşünmemiştim,bir sürü hikaye yazıyorum,diyorum keşke ben de 60'larda yaşasaydım,çıkan onlarca edebiyat dergisinde(ki şu andaki gibi edebiyatçı kaynamıyor olacaktı) iyi ya da kötü,elbet birilerine hissettirecekti yazdıklarım,içime dönüp yaşayınca,içim kıpır kıpır.çok sevdiğim işleri yapıyorum şu ara yine,doyasıya kendi dilimizden kendi yazarlarımızı,kendi yönetmenlerimizden kendi filmlerimizi izliyorum,birileriyle konuşmuyorum,ilk baş halletmem gerekenin kendi sanat anlayışımız olduğunu düşünüyorum,yüzeysellikten değil,kendimizin bir sanat anlayışı olduğuna inanmaktan geliyor bu.hatayı kabul etmiyor yaşadığımız dönem,yanlış okuduğumuz bir kelime,yaptığımız bir imla hatası,söylediğimiz saçma bir söz,herkesin diline sakız oluyor,ve bu durumdan tiksiniyorum artık,o yüzden bastırılıyoruz,bu internetin bize açtığı kişisel yerlere.yaptıklarımızı ,doğru düzgün paylaştığımızda bile mutlaka eleştiri yapmaya mecbur hisseden insanları dinlemek yerine,kendi kendimizi buralarda deşifre ediyoruz,-izleniyoruz-.buna biz izin veriyoruz.böyle paylaşmak daha az zarar veriyor.ama paylaşmadan da edemiyoruz bazılarımız.ben onlardan biriyim.sevdiğim bir kitabı,izlediğim bir filmi biri daha bilse,hoşuma gider bu,ama bu şey değildir,erkek arkadaşınla flörtünün ilk zamanları sevdiğin filmi onun da izleyip,sırf ortak bi yanın olsun,sevsin diye geberdiğin bir durum değildir.onlar küçüklükte kalmıştır,geçenlerde eski kitap satan bir yerden 50 kuruşa İlhan Engin'in Bukalemun adlı kitabının aldım,bulvar gazetesinde 280 sayfalık bir romanı,ilk gün kapağından başlayıp her gün 4 sayfa alıp ciltlettirmişler.1940lardan diye tahmin ediyorum,1940larda 1910ları anlatmış,çok seviyorum eskiyi.çok heyecan duyuyorum elime geçince bunlar hatta internette de hiç bir bilgi yok bu kitap hakkında,daha da özel hissettim,bi keresinde de Ankara'da olmuştu.amca yere bi sürü kitap atmış 'bi lira bi lira!kaliteli kitaplar burda!'diye bağırıyordu.duygu asena'nın aslında aşk da yok kitabını almıştım.içinde, bi kalemle ekim'89 yazmışlar,çok mutlu olmuştum.kendimden başka kimse böyle şeylerde mutlu etmedi beni,hep kendim aradım,kendim buldum,etrafımda kiler de bu halime heyecanıma güldüler yalnızca.ben de suçluyum aslında,doğru düzgün iki kelimeyi bir araya getiremem.iki kelime bir araya getiririm ama,doğru düzgün olmaz,bilen bi insanın yanında,benden bilgili olsun olmasın,bilen bi insansa saçmalamaya başlarım.olgunluğumu koruyamam.insanların benim hakkımda farklı düşünmelerinin sebebi budur.hiç çekilecek insan değilim.hiç!.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder