26 Şub 2010

yazsam mı yazmasam mı?


a yok artık bu kadar da abartılamaz bu bunalımlı haller,hayır dışarıda yansıtmıyorsam yalnız kaldığımda bu kadar sorgulama nedendir?okuyorum evet!ama okumakla yazmak ayrı olsa gerek daha ayırtına yeni vardığım ammaçok kavram varmış diyorum bazen.mesela bi adamdan hoşlanırsın yaptığı ot bok gözünde büyür ya da senin yaptıkların onun için önemli sanırsın da garip çocuk bunlardan bihaber konuşur artniyetsiz yaklaşır,sen de"hayır abi niye öyle?hayır ama ben şurasını anlamıyorum!"neyini anlamıyosun lan!nedir bu kadar irdelemeni gerektircek,çok okumak zarar arkadaşım,bir roman edasında,dudaklarımı buruşturup,sağ elimin tersini alnıma dayayıp,gözlerimi kapatıp;"ahh bedbaht hayat!"demektense,"yemişim hayatı"diyorum en küfürsüzce,hayır hayır artık bunalımlı tripli olmak yok. böyle bi siliklikten gerçekliğe doğru gidiyorum.daha net,daha sorgusuz,inan en iyisi bu olacak.artık şartlarımı sorgulayamam,bir arpa boyu yol alamadığım sorularla nereye kadar gidilebilirdi ki?hiçbirşey benim elimde değil.öyleyse ben de "kaygı" kelimesini siler atarım.kimsenin de eleştirisini şukkadar takmam,aman efendim ipini koparan blog yazıyormuş da,yok güncellemiyormuş da,lan insanları eleştirmek niye bu kadar haz verir bu küçük beyinlere,sana giren çıkan mı var?kendimi uzaktan okuyunca hoş oluyor valla bak.bu ara hiç özlem duymuyorum eskilere,arkadaşlıklara,biryerlere.yeni birşey de olsun istemiyorum,iyi böyle,bu koy götüne durumu da dün "recep ivedik 3" izlediğimden,haha evet izledim izledim!çok melankoliktim be!sıkıldım. ha bir de aşk vardı tee bi zamanlar,şöyle seke seke gezdiğin,kuşlar çiçekler,böcekler misali yok arkadaş o da kalmadı,tanımadığın bi adama aşık olursun.tanırsan adamın bi bok olmadığını anlarsın,tanıya tanıya seversin aşık olmazsın öyle miydi bunlar?aman neyse,pek uzak şu sıra.
o değil de parasızlığın gözü kör olsun be!içtiğin içkinin kuruş hesabını yapmaya,aç kaldığında tüketip de kabızlığa sebebiyet veren açma,simite,bi dakka bu yazıda sinir olmicaktı.rahat özge!
neyse sonuç olarak bigün Avusturalya'ya gitmek istiyorum tanrım!duy sesimi!

20 Şub 2010

başlık bulunmalı!


yaklaşık olarak 15 gündür dokunmuyordum bunlara,bu başucu ışığımı yakmıyordum,kulağıma gelen hafif bir müzik olmuyordu.

Uzaklaşmamıştım birşeylere ama beynimi sulanmış gibi hissediyorum,yazdığım ve hissederek dinlediğim şarkılar olduğu zamanlarda ise beynimin bir fabrika gibi çalıştığını ve patlayıp heryeri vıcık vıcık,pis ve kanlı yapacağını düşünüyorum.
bu yazı feministliğe doğru giderken yazılıyor.yok o senin bildiğin kadın-erkek eşitliği değil bu.direk "erkek" türüne karşı alınmış bir cephe.onlara duyulan alerji.kıt beyinlilikleri,sabit fikirlilikleri,at gözlükleri,anlayışsızlıkları.kaç milyon kişiyi tanımladım şu an fark ediyor musun?neyse yine de pek umrumda değil,şu an böyle hissetmiş olabilirim.hatta birgün de hemcinsime olan nefretimden bahsederim.
sınava bir ay kala yazılmış yazının ne kadar yaratıcı olması beklenir ki?
ciddi manada,yazamadığımı anladım şu an!boşu boşuna uğraşmamalıyım,sanki insanların oluşturduğu bir çemberde onun kucağından,bir diğerine atılıyorum,sarsılıyorum,bitkinim,gözlerim kapanıyor ben ölüyorum!

8 Şub 2010

PANDORA'NIN KUTUSU

bırakalım bu felsefik promete rivayetlerini bence,yok efendim promete açmış kavanozu da yayılmış kötülükler."sevgi nerede?içimizde" gibi olacak bu ama,herkesin pandora'nın kutusu hikayesi vardır bence ve işi özetleyen de bu filmdir sanırım.bir Tsilla teyzenin kaybolması o evdeki pandora'nın kutusu'nu açtı ve keyifle izleme kısmı da bizimdi.ustaoğlu ustaca bir iş yapmış gibiydi.başarılarının devamı dilenmeliydi.

4 Şub 2010

bahara dek bekle bandini

ve aşk iki kez geldiğinde
ve iki kez yalan söylediğinde
bir daha asla sevmemeye karar verdik,
böylesi adilaneydi;
bize ve aşkın kendisine.
ne merhamet ne de
mucize;
yaşayacağız,
öleceğiz,sinek
öldüreceğiz,boks maçlarına
ve hipodromlara gideceğiz.hayatımızı
sırf talih ve yetenekle sürdüreceğiz.
böyle ortaya karışıkları sever oldum şu sıra

ilgiyle ihtiyacın adıdır aldatma.


tabii ki aldatılacaktın.ilgi kendineydi,ihtiyaç?bu cümleyi anlamıyordun bile sen hakediyordun bunu.
sen kendine yapmıştın,ellerin cebinde yürümeyi çok seviyordun.yere bakmayı da sen kendinle kalmayı seviyordun,ihtiyaç bu noktada devreye giriyordu,sen başka türlü şeylere ihtiyaç duyuyordun o başka türlü şeylere.sen yazmayı seviyordun o?onun neyi sevdiğini bilmiyordun bile.
kendin soruyor,kendin cevaplıyordun,kendi yargılarına kendin varıyordun.......devamını gör
bir de asıl problemin kelime cambazı olmamam olduğunu düşünüyorum.
hiçbir zaman doğuştan gelmedi bana,sevdiklerim,hayallerim,çekip gitme isteklerim,birileri de aşılamadı.kendimi tanımlamadığım zamanlarda bir bit gibi oluyorum,hani dostoyevski'nin bahsettiklerinden.güzel fotoğraflar eşliğinde güzel yazılar yazmak istiyorum.tabi güzel şarkılarım da olmalı.biraz da okumak istiyorum.biraz da konuşmak isityorum.anlatmak istiyorum bu yüzeysellikleri,yıpranmışlıkları,uzun uzun muhabbetler etmek istiyorum derinlere inilen,sadece güldüğümüz eğlendiğimiz anlarla yetinmemeli demek istiyorum,"herkes birbirini hafife aldığı için birbirimizi kaldırabiliyoruz,oysa ki insanın bu kadar arkadaşı olamaz önemli olan paylaştıklarımız kadarıyla birbirimizi taşıyabilmemizdir"demek istiyorum,korkularımın olduğunu hümanistlikten değil,yalnızlaşmaktan da değil de başka birşeyden işte.nedenini bilemeden yaptığım şeyler çoğaldıkça ben azalıyorum gibi oluyor.keşke keşke keşke diyorum ama yine de kuruyorum o cümleleri,yapmış bulnuyorum,gitmiş bulunuyorum.