10 Oca 2010

dünyaya sataşırım.

kadın evine gelmişti.ışıkları yaktı.yine sessizlik kulaklarını çınlatıyordu.bu hikayedeki kadın kötüydü ama o kendini iyi sanıyordu,ve herşeye rağmen onu seven insanlar vardı.
yeterince üzülmüş müydü bugün,ikna edebilmiş miydi çevresindekileri üzüldüğüne,ağladığında içten miydi?aslında bu konu biraz karmaşıktı.ağlamak içinden geliyordu,üzülüyordu da,ama o onların da bunu bilmesi için hüznünü çok dışarıdan yaşıyordu,yine de o bunu irdelemezdi,ha bir de hüzün çok sanat müziği bir kelimeydi ama o bununla da ilgilenmezdi.kendiyle asla yüzleşmezdi kadın,insanlar onun için iyi ya da kötüydü.bu garipti hem de çok garipti böyle mi ayrılmalıydı insanlar?
hiç hata yapmış mıydı?başını yastığa koyduğunda bunu düşünüyor muydu?işte yazı burada tıkanıyordu,iç dünyası bu kadar yüzeysel değildi(hayal gücümü kullanamıyordum),ama insanları hata yapmadığına inandırmaya çalışması bir gerçekti.
karşı komşu perdelerini yenilemişti,o da neydi?onunkiler de mi eskimişti ne?televizyon da da hiçbirşey yoktu.bir telefon çalsaydı da birileriyle dertleşseydi(birileri hakkında atıp tutsa ve karşısındakini buna ikna etseydi).ve bu kadın bu kadar sıradan olmak zorunda mıydı?ve hep sivri insanlar yazılınca mı sıkılmadan okunuyordu yazılar?sinir bozucu olan da buydu.ve bu yazı yarım bitmeliydi...
ve daha sinir bozucu olanı kelimelerin az olmasıydı,zamanların aynı olmasıydı.bunu yazan düşünüyordu,bir futbol sahası içinde dönüp duruyormuş gibi.winston'da bir beyzbol maçına benzetmemiş mi hayatı,okumadan önce hayatı futbol maçına benzettiğim bir yazımı aptalca bulmamalıymışım oysa ki bunu anladım.ve hiçbirşeyi aptalca bulmuyormuşum artık bunu anladım,ve çok sıkıcı,melankolik bloğa sahibim bunu da anladım.ben böyleyim deyip kaçmak da çok kolay olsa gerek.ah çok kötü oldu bu!hoşçakal.

5 Oca 2010

birçok işi yapabilen kadın!

niçin böyle alerjik durumlara giriliyor?niçin kelimeler bu kadar sıradan?ne istiyorsunuz?yazacağım,en basit cümlelerle yazacağım,gördüğüm ikiyüzlülükleri yazacağım,ağlayamadıklarımı yazacağım,saklandıklarımı yazacağım,küfredeceğim dünyaya,herşeye ve bana da!
ve bu aydınlığa da,istediğim an istediğim olmadan yaşıyorum zaten.ben sadece hafif bir ışık istiyorum o kadar.ha bir de yüksek sesle bağıran müzik.kalemi kırarcasına yazdığım sinir de istediğim hazzı veriyor.
ezberleyemediğim ve hayran olduğum milyonlarca söze lanet okuyorum ve ve beni aptal sanan herkese.
ve yalnızlığıma iyi şeyler sunabilirim şu an.sonsuz yalnızlığıma ve çirkin yazıma saygılar sunabilirim.
ve 2010'la başlıyorum tekrar küfürlerime yeni yıla,okuyamadığım ve izleyemediklerime,söyleyemediklerime,kızgınlıklarıma lanetler yağdırıyorum.
ve beni ben olmaktan çıkarmış insanlara küfrediyorum.kapana sıkıştığım ve bile bile çıkmadığım için kendime küfrediyorum.
ve hoşgörüsüz,insanları küçümseyen insanlara milyonlarca küfür yolluyorum.ve kendini farklı gösteren ve saçma bilmişliklere giren ve göründüğün gibi değil de görmek istediği gibi yargılayan insanları da hunharca bir böcek gibi ezmek istiyorum.
peki dibevurmuş olmanın verdiği mükemmel hazzı bilir misiniz?bilemezsiniz.bilmemelisiniz,ya da bilin,umrumda da değil!günü çıkartmak bazen güzeldir!gerçekten öyledir.ertesi gün ne olacağını bilmeden yaşamak güzeldir.evet belki çok lüks bir restorant'da yenilen pahalı bir biftek ve bir bardak viski daha güzel yazdırabilirdi bukowski ama o yazı sakin olurdu,nasıl güzel cümleler kurulurdu,süslü ağdalı,bol deyimli olurdu.işte o zaman yazar olurdun,edebiyatçı olurdun,sen de bundan para kazanamadın ya!buna da küfrediyorum.ve umut dolu şarkılara da filmlere de.bu kadar asi tavırlara bürünmeme de küfrediyorum.kelimelerin yüzde doksanının "küfrediyorum" olmasına da küfrediyorum.
henry diyor ki"yazıyorum.yazdıklarımı okuduğum da basit olduğunu düşünüyorum.o zaman biraz kitap okuyorum ve içimi rahatlatıyorum"ya da öyle birşeyler işte.
bir sigara istedi kız.garda oturuyordu.uykusuzdu,sigarasını yaktı,yavaş yavaş çekiyordu.kuytu bir yere gitmişti.sigarası çabuk bitmemeliydi,o içini kemiren şeyi bastırmalıydı duman ve bu hikaye çok sıradandı.çok griydi.çok çirkin elleri vardı kızın,eskiydi kıyafetleri.rahat bırakmıyorlardı onu!hep peşindeler,kendi de çıkmıyordu ya,kendine başka türlü inandırıyordu.
herkes koşturuyordu.garı seviyordu,çok hayat dönüyordu orada,arkadan güzel bir şarkıyla klip çekiyormuş gibi artist tavırlarla izliyordu insanları,kulağında kulaklığı bile yoktu.eğer parası olsa bir sigara alırdı.rahat bırakın onu!birini öldürse rahatlar mıydı?pisliğe batabilir miydi acaba?peki suçlu olur muydu?gişedeki kadın ne aksiydi öyle!neden ters cevaplar veriyordu herkese?ve birinin metresi olmak neden bu kadar iğrençti?
içi titremişti.soğuktu,kulaklarını montunun içine doğru soktu.kirli saçlarını saldı.soğuğu içeri almasını engellemişlerdi.belki bir arkadaşına gitmeliydi.ah!hayır kimseyle birşey konuşmak istemiyordu,hiçbirşey,bir selam vermeden girip oturabileceği biryer de yoktu.
midesi mi kazınıyordu ne?açtı ama parası olsa birşey içerdi.niyeydi bu dibevurmuşluk ve nedendi bu birkez daha yediği tokatlar,kimsenin anlayamadığı kadar acı çeken kaç kişi vardı bu garda?
neden kocaadamların hüznü ve yazdıkları baskın oluyordu peki?neden en güzel filmin başrolünde bir adam vardı ve biz ona tapıyorduk?herşeye rağmen factotum seviyordu.ama bir dakika edie'yi unutmuştu,evet edie'yi de seviyordu.
ve mutsuz olduğunda iyi birşeyler hatırlamasına gerek yoktu.herşey kötüydü.artık daha çok yazacaktı.herkese daha uzak kendine daha yakın olacaktı.ve sert daha sert olacaktı,sert olmak katı olmak değildi ki!o nasıl olacağını çok iyi biliyordu.hayır!bilmiyordu,asla planlı ,programlı davranamadı.yaşadıklarının getirdikleri zaten sertti.umrunda da değildi bunun muhakemesini yapmak.ne alaturka bir kelime düşünmüştü!peki ama bu kadar ilham veren neydi ve neden düzen onu çekmiyordu,lanet olsundu,sigarası bitmişti.gideceği bir ev ve bekleyenlerin olması da lanet olsunluk bir durumdu ama lanet çok amerikan bir laftı ve tiksiniyordu.küfretti,eve doğru yürüdü,ve bu bir olmamışlıklarına hoşçakaldı.

1 Oca 2010

"ama şu anda o monolog kurumuştu sanki"

mastar ekleriyle biten sorular,her cümlenin sonunda olmasını istediğin soru işaretleri,çünkü herşey soru işareti,söylediğin her cümle,emin olduğunu sandığın herşey.neden birileriyle paylaşmalı ki yazdıklarını,okuduklarını,izlediklerini,düşündüklerini?verdiğin gereksiz tepkilerle mi dolu olmasını istiyorsun acaba?"...birden bu günlüğü kimin için tuttuğu sorusu geldi aklına.gelecek için mi?henüz doğmamışlar için mi?düşünceleri,bir an sayfanın üzerindeki belirsiz tarihte gezindi ve sonra 'çiftdüşün' sözcüğü çaktı beyninde.ilk kez üzerine aldığı sorumluluğu fark etti.gelecekle nasıl iletişim kurabilirdi insan?yapısı gereği olanaksızdı bu.gelecek ya şimdiki zamanı andıracaktı(bu halde onu dinlemeyecekti) ya da şimdikinden farklı olacaktı(o zaman önsezilerinin bir anlamı olmayacaktı)"gerekli olduğunda vermediğim tepkilere üzüleyim biraz da,gereksizliklerime değil.onlar paylaşmasaydı pişmanlık yaşarlar mıydı acaba söyleyemediklerinden?
kelimelere dökmenin tükettiğini düşündüm,hep aynıydı çünkü,dert,tasa,sorun,'neden?'lerle uğraşıyordun,ama yine değişti.yazmadığım her cümle ağzımdan çıkıp gidiyor.az konuşmayı böyle becerebilirsin.