10 Tem 2015

olabildiğince bir portakala dönüşmek isteyerek yazıyorum bu yazıyı.bir tohumdan can bulup yeşerip sararıp,bulunup,alınıp,soyulup,yenilip bitmek isterim bu hayatta.farkındalıklar falan bile çok yormamaya başlayınca hareketsiz bir yaratığın vücudunda vuku bulmak isterdim.niçin olmasın?bu kadar teferruatlı bir anatomiye sahip olmak istemezdim,çünkü bu kadar fazla uzvun çok fazla isteği oluyor,sıyrılamıyorsun işte,o şeyi içmek istiyorsun,onu yemek istiyorsun,bisiklete binmek istiyorsun,başka şeyler öğrenmek istiyorsun.yapamadıkça uzvun seninle inatlaşıp başka bir uzvuna hissel çöküntü yaşatıyor.yaptıkça da bambaşka bir organın çürüyor.sonra ameliyat diyorlar.sonra üzülüyorsun,çünkü çok fazla da iyileşmek istememiş oluyorsun,çok fazla da hasta olmamak istediğin gibi.varoluş deyip tiksindirmek istemem ama varoluşsal olarak tüm insan anatomisini öğreten varoluşa teşekkürler,demek ki öğrenmem gerekliymiş diyebilirim,biraz da metafizik olarak salınan enerjiden olabilir,"sen ne ciğeri 5 para etmez insanmışsın"ların arasından sıyrılmaya çalışmaktan. bir adım atamama acizliği yaşatan bir lanetlilik daha var.soyut olarak.o adım atılsa her şey hallolur gibi olacak.korkuyorsun.yapamıyorsun işte.konuşamıyorsun,özür dileyemiyorsun,gündeliğe alışmışsın.o kelime sanki tuzla buz edecek evreni.çok konuşmayı da sevmez oluyorsun.artık monologların içinde bile patlamıyor.bir kitap alsam "sen beni sevemedin" diye.bir kitap yazsam "ben seni sevemedim" diye.romantizme gömülüp yok olsam artık iyice cevabı bulunca.bütün insanlık için romantizm ama bu.aşk gibi değil.tamamen akılcılığın karşısında durarak.ama tiksiniyorum hala tiksiniyorum.midemi bulandırıyorlar.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder